Göz Ağrısına Neden Olan Faktörler ve Uygulanan Tedavi Yöntemleri

Gözdeki ağrılar her yaşta ortaya çıkabilmekle beraber, genellikle dış etkenlere bağlı olarak gelişen yüzeysel ağrılar olsa da bir çok oftalmolojik hastalığın belirtisi olarak da ortaya çıkabilen ve zamanında tedavi edilmesi gereken bir durumdur.

Göz Ağrısının Çeşitleri

Gözde meydana gelen ağrıların bir çoğunu yüzeysel ağrılar oluşturur. Bu tip ağrılar genellikle dış etkenlerin sebep olduğu alerjik reaksiyonlar ve göze alına darbeler sonucunda ortaya çıkan ve kısa süreli tedaviler ile tamamen geçirilebilen ağrılardır. Gözün koruyucu tabakasında meydana gelen hasarlar sonucunda oluşan bu ağrılar genellikle damla tedavisi ve dinlendirme ile kolayca geçebilmektedir. 

Yüzeysel ağrılarda genellikle belirtiler ile birlikte sızlamalar,yanma ve kaşıntı gibi etkenlerde eşlik eder. Bu gibi bir durumda alerjik reaksiyonlardan ve göze yabancı bir cismin kaçmasından şüphe edilebilir. Bu tip ağrılar kolaylıkla tedavi edilebiliyor olsa da eğer önemsenmez ve steril olmayan materyallerle geçirilmeye çalışılırsa çok daha önemli hasarlara sebep olabilir. 

Alerjik reaksiyonlar gibi dış etkenler ile ortaya çıkan ağrılar gözün hassas yapısında ciddi hasarlar bırakmayacak olsa da ağrının çeşitlerindeki bazı değişimler hasarın boyutu konusunda ip ucu verici nitelikte olabilmektedir. Ayrıca ağrılar batma değilde zonklama ve göz çukurunu etkileyici şekilde ortaya çıkıyorsa durum yüzeysel faktörlerden kaynaklanmıyor demektir. Daha derinlerde oluşan ağrılarda genellikle görüşte kumlanma, bulanıklık, zonklama ve sulanma gibi şikayetler de duruma eşlik eder. Bu gibi etkiler görülmeye başlandığında hastanın uzman kontrolünden geçmesi gerekmektedir. Derin etkilerle oluşan ağrılara zamanında müdahale edilemezse sebep olan faktörler gözün yapısında kalıcı hasarlara neden olabilecektir. 

Tetikleyen Faktörler

Ağrının ortaya çıkışını etkileyen faktörler genellikle yüzeysel ve gözün yalnızca koruyucu tabakasını etkileyen faktörler olarak ortaya çıkar. Ancak bu gibi etkenlerden kaynaklanan bir ağrı dahi olsa şikayetlerin uzun süreli devam etmesi önemli sorunların habercisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Gözdeki ağrıların ciddiyeti ağrının ortaya çıktığı bölgeye göre belirlenir. Ağrının oluştuğu bölgeler aşağıdaki gibidir; 

  • Kornea: Göze gelen ışığı ilk olarak kırıldığı tabaka
  • Sklera (göz akı): Gözün beyazı
  • Konjonktiva: Skleranın ince örtüsü ve göz kapağının iç kısmında kalan koruyucu tabaka
  • İris: Göz bebeği ve gözün renkli kısmı 
  • Orbita (göz çukuru): Göz yuvası olarak da bilinen gözün ve sinirlerin toplandığı oyuk
  • Ekstraoküler kaslar: Gözlerin hareketini sağlayan kas yapısı
  • Sinirler: Gözlerde oluşan görüntünün beyne ulaşmasını sağlayan dokular
  • Göz kapakları: Gözleri dış etkenlerden koruyan deri ve doku tabakası

 Dış etkenlere bağlı olan ağrılar genellikle gözün koruyucu tabakası olan konjonktiva ve göz kapağında meydana gelen reaksiyonlar sonucunda ortaya çıkar. Bu tip ağrıların belirtiler genellikle batma hissi, kaşıntı ve sulanma ile birlikte kendini gösterir. Bu tip belirtiler ile birlikte seyreden ağrı şikayetlerinin tedavisi genellikle ilaç ile uygulanır ve bu durumda kullanılacak ilaçların mutlaka uzman hekim tavsiyesi ile alınması gerekmektedir. Bunun yanı sıra hastalarda ağrıya ek olarak seyreden zonklama, görüşte bulanıklık, kumlanma, lekelenme veya gözün beyazında kanlanma gibi durumlar gözün diğer tabakalarında meydana gelen hasarların habercisidir. Özellikle sinirler kendini yenileme özelliğine sahip olamadığı için hastaların bu tip belirtileri göz ardı etmemeleri önemlidir. Buna ek olarak glokom, akut yüksek tansiyon ve hipertansiyon gibi şikayetleri olan hastalarda da göz sinirlerinde uygulanan baskı sebebiyle bu tip belirtiler görülebilir. Ayrıca bazı beyin tümörlerinin göz sinirlerine uyguladığı baskılar da bu tip belirtileri tetikleyen etkenlerdendir. 

Acil Müdahale Gerektiren Durumlar ve Tedavi Yöntemleri

Göz sinirlerine uzun süreli olarak baskı uygulanması kalıcı ve tedavi edilemez hasarlara neden olabilir. Çünkü vücudumuzdaki bir çok doku kendini yenileme özelliği gösterirken sinir dokuları ve bu dokuların iletkenliğini sağlayan retina tabakası kendini yenileme özelliği göstermemektedir. Buna ek olarak bu tabakalarda meydana gelen hasarların tedavi yöntemleri üzerinde çalışılıyor olsa da başarı oranları oldukça düşüktür. 

Hastalar acil müdahalede bulunulması gereken durumları her zaman için doğru analiz edemeyebilirler. Kalıcı hasar bırakan glokom gibi hastalıklar her zaman için yaşam kalitesini olumsuz etkileyecek etkilerini başlangıç seviyesinde göstermeyecektir. 

Hastalar başlangıç seviyesinde yorgunluk ve uykusuzluk gibi etkenlere bağlayarak bu tip ağrıları önemsememektedir. Ancak özellikle ağrılara zonklama, şişlik, görüşte bozukluk, ışığa karşı hassasiyet ve kan toplanması gibi etkenler eşlik ediyorsa acil olarak müdahale edilmesi gereken bir durum sinyal veriyor demektir. Acil müdahale gerektiren durumlarda teşhisin gecikmesi gözün yapısında geri dönülmez hasarlar kalmasına sebep olabilir. Kalıcı geçici körlük görülebilir. Belirtilerin göz ardı edilememesi ve zamanında müdahale edilebilmesi bir çok oftalmoloji hastalığında tedavide başarı oranını arttıracaktır. Burada hastanın bilinçli davranması ve zamanında etkileri doğru gözlemleyerek doktora başvurması önemlidir. Özellikle çocuklarda gözlemlenen bu tip sorunların zamanında teşhis edilmesi göz tembelliği veya şaşılık gibi hastalıkların tedavilerine olanak sağlamaktadır. Tedaviler hastalığı tetikleyen etkenlere göre uygulanır. Dış etkenlerden kaynaklanan ağrı şikayetlerinde ağrı kesici ve siterilize edici damlalar ile tedavi uygulanabilirken bazı kornea, retina ve sinir dokularında meydana gelen hasarların tedavilerinde göz ameliyatı yapılabilmektedir. 


Kullanıcı Yorumları ve Oyları

1 yıldız2 yıldız3 yıldız4 yıldız5 yıldız (Sizin oyunuz ilk olsun)
Loading...

Yorum ekle