Göz Tansiyonu (Glokom) Nedenleri, Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Göz sinirlerine baskı yapan ve başlangıçta hastayı rahatsız etmese de ilerlediğinde bazı tehlikeleri de beraberinde getiren glokom ile ilgili her geçen gün yeni tedavi yöntemleri geliştirilmektedir.

Glokom (Göz Tansiyonu)

Göz küçük bir merkez olmasına karşın içerisinde bir çok sinir hücresi barındıran karışık yapıda bir organdır. Göz içindeki kılcal damarlarda kan akışı gerçekleşir. Bu kan akışı bazı insanlarda çeşitli etkiler sebebiyle gereğinden fazla gerçekleşir. Bu nedenle bazı hastaların göz sinirlerinde aşırı baskı oluşur. Bu baskı başlangıç aşamasında çoğu zaman kendini belli etmeden sinsice ilerlerler ve glokom yani bir diğer adıyla karasu hastalığı kronikleştiğinde göz sinirlerine geri dönüşü olmayan hasarlar verebilir. 

Bir çok hasta belirtiler çok sıklaşmadan bu durumu önemsemez ve yorgunluğa bağlı olduğunu düşünerek kontrolden kaçınır. Ancak bilinmelidir ki bu hastalık ilerleyen dönemlerinde göz sinirlerinde meydana getirdiği tahribat sebebiyle kalıcı hasarlar doğuracaktır. 

Uzun süre sinirlere aşırı baskı uygulandığında hastanın görüş mesafesi git gide daralır. Miyopi veya hipermetropi ile benzerlik gösterebildiği için bir çok hasta glokomdan şüphelenmez ve yanlış tedavi mağduru olabilir. Bu nedenle belirtilerin bir veya birkaçını taşıyan hastaların durumu ihmal etmemeleri ve derhal bir uzmana gidip gerekli tetkikleri yaptırmaları tavsiye olunur. Zamanında müdahale edilirse kolaylıkla tedavi edilebilen bu hastalık ilerleyen evrelerde tedaviye yanıt vermeyebilir. Bu sebeple hastaların tedaviyi aksatmamaları önem teşkil etmektedir. 

Sebep Olan Faktörler

Glokom göz içindeki sıvının kontrollü bir biçimde boşalamamasından kaynaklı göz sinirlerine aşırı baskı uygulanması durumudur. Bu durum zamanında ve doğru bir şekilde tedavi edilmezse kalıcı hasarlar doğurabilmektedir. Bazı hastalarda göze alınan bir darbe gibi dış etkilerde glokoma sebep olur. Bu vakıalara sekonder glokom denir. 

Tetikleyici faktörü miyopi olan bir glokom çeşidi de pigmenter glokomdur. İrisin ön segmentinde pigmenter yapının birikip baskı yapmasıyla oluşur. Görülme sıklığı %1 kadar düşük bir orandadır. 

En önemli ve önlenemeyen etki genetik faktörlerdir. Bu faktörle karşılaşma riskinizin belirlenmesinde ailenizin medikal geçmişini iyi bilmenizde fayda vardır. Bu hastalığın genellikle 40 yaş sonrasında ortaya çıktığı daha doğrusu etkilerini arttırdığı bilinmektedir. Bu nedenle risk grubundaki hastalarında kontrollerini aksatmamaları hastalığın hasar boyutunu düşürecektir. Şeker hastalığı ve anemi hastalığı ile mücadele eden bireylerde glokom riskinin yüksek olduğu bilinir. Yine tansiyon problemi olan hastalar da risk grubundadır. Yüksek derecelerde miyop veya hipermetrop hastalarda risk altındadır. Bunun yanı sıra kortizon tedavisi gören hastaların ve migren hastalarının da bu risk grubunda olduğu bilinmektedir. 

Belirtileri

Glokomun belirtilerini ayırt etmek hastalar için bir hayli zor olabilir. Çünkü risk grubundaki hastaların bir çoğu temel belirtileri taşımaktadır. Bu hastaların kendi kendilerine teşhis koymaları mümkün değildir. Risk grubunda olan hastaların vakit kaybetmeden bir uzman hekim tarafından kontrol edilmelerinde fayda vardır. Zaman zaman belirtiler azalabilir. Bu durumda hastalar iyileştiklerini düşünebilir ve tedaviyi ihmal edebilirler. Bu oldukça riskli bir davranıştır. Çünkü glokom vakıalarının bir çoğu son aşamaya kadar ciddi belirtiler göstermezler. 

Glokom hastalarının bir çoğu ilk belirtileri miyopi veya hipermetropi ile karıştırmakta veya günlük yaşantısındaki yoğunluğa bağlamaktadır. Gelişimini sinsi bir şekilde sürdüren bu hastalık hastalığın son aşamalarına gelene dek hiç belirti göstermeyebilir. 

Genellikle iki tip glokom görülür. Bunlardan daha az zararlı olduğu bilineni normotansif glokom adı verilen çeşididir. Bu aşamadaki hastaların göz içi basıncında artış saptansa da değerler hiçbir zaman 21 mmHg’nın üzerine çıkmaz. Bu durum normotansif glokomu daha az tehlikeli olarak ayırır. Ancak kronikleşmiş ve ilerlemiş glokomun belirtileri hastalığın son aşamalarında özellikle sabahları artan baş ağrıları, bazı zamanlarda bulanık görme, özellikle geceleri ışık etrafında halkalar görme ve televizyon, telefon veya bilgisayar ekranına bakarken gözlerde ağrı olarak kendini belli etmeye başlar. Belirtilerin en yoğun yaşandığı ve bu belirtilere aşırı göz ağrısı, gözlerde kanlanma, baş ağrısı ve mide bulantısı gibi belirtilerinde eklendiği evre glokom krizi olarak adlandırılır. Bu aşamaya gelen hastaların vakit kaybetmeden uzmana başvurmaları gerekir. Aksi takdirde ciddi ve kalıcı görme kaybına sebep olabilecek kadar sinirler tahribata uğrar.

Tanı ve Tedavi Yöntemleri

Göz tansiyonu çoğu zaman başlangıç aşamalarında belirti göstermez ve sinsice ilerler. Bu nedenle çoğu hastaya teşhis koyulduğunda göz sinirleri geri dönülemez bir biçimde hasar almış olur. Hastalara uygulanacak tedavi genellikle mevcut hasarı yok etmekten ziyade hasarın boyutunun artmasını önlemeye yöneliktir. Birçok hasta ilaç tedavisi ile tedavi edilir. Ancak hastaların bir çoğu etkiler kendini sıkça belli etmediği için ilaç kullanımını aksatır ve bu durumda tedavi istenilen boyutta sonuç vermez. 

Hastalara genellikle damla tedavisi uygulanır. Ancak glokom hastaları için geliştirilen bu damlalar çok maliyetli olduğundan oral yolla alınan tabletler de verilebilir. Bunun dışında bazı hastalar için de selektif laser trabeküloplasti yani lazer tedavisi uygulanabilir. Lazer tedavi özellikle açık açılı glokomun tedavisinde tercih edilmektedir. 

Tanı aşamasında hastalara ayrıntılı göz muayenesi uygulanır. Tanı koymada genellikle ana yöntem kullanılır. bunlardan birincisi göz içi basınç ölçümüdür (GİB). Özellikle göz çevresindeki damarların tıkanıklığı sebebiyle gelişen neovasküler glokomun teşhisinde sıklıkla kullanılır. Sağlıklı bireylerde bu değerin %98 22mmHg ve altında olması gerekmektedir. Bir diğer tanı yöntemi ise kornea kalınlığının ölçümüdür. Pakimetrik adı verilen bu değerin normal hastalarda 530 mikron civarında olması gerekmektedir. Kornea kalınlığı 500 mikrondan düşük olan hastalarda göz tansiyonu olduğu belirtilir. Hekimler tarafından en sık tercih edilen yöntemlerden biri de bilgisayarlı görme alanı ölçümüdür ve oldukça kesin tanı koymaya yardımcıdır. ScanningLaser Oftalmoskopi yani optik sinir başı ve lifi ölçümü yöntemi de oldukça sık tercih edilen yöntemler arasındadır. 

 

Kaynaklar


1 yıldız2 yıldız3 yıldız4 yıldız5 yıldız (1 votes, average: 5,00 out of 5)
Loading...

Yorum ekle